--SHRShRy-SiniFİm--

Jun 13, 2006 by Vulputate

OkuYUnDA İBRet AlIn

Bir Deliye Aşık Oldum

 

Onu ilk gördüğümde 17 yaşındaydım. O ise 20. Akıl hastanesine ziyarete gitmiştim. Arkadaşım zorla götürmüştü. Bahçedeydi... Kıştı. Onun üzerinde sadece tişört vardı. Dikkatimi çekmişti. Herkesin yanında birileri vardı o yalnızdı. Yanına gidip adını sordum, sohbet etmeye başladım. Konuşmuyordu, benimle hiç ilgilenmiyordu. Bu daha da dikkatimi çekmişti. Üzerine gidiyordum ama boşunaydı. Hiç konuşmuyordu. Çok etkilemişti beni... Daha sonra her gün yanına gitmeye başladım. Benimle az da olsa konuşmaya başlamıştı. Doktoru onun durumunun hiçte iyi olmadığını, ailesini trafik kazasında kaybettikten bu hale geldiğini anlattı ve onla bu kadar neden ilgilendiğimi sordu. Cevap veremedim. Sanırım beni etkilemişti ve seviyordum onu.

Onu etkilemeyi sonunda başarmıştım. Okul çıkış saatimi sabırsızlıkla beklediğini söylemişti. Beni görmeden mutlu olmadığını anlatmıştı. 1 yılda gülümsetmeyi başartmıştım ona. Bana ilk “ Seni Seviyorum” dediğinde de tanışmışlığımızın üzerinden 1,5 sene geçmişti. Gülüyorduk el ele dolaşıyorduk bahçede. Doktoru bile şaşırmıştı bu duruma. Artık psikoloji tedavisi bitmiş sadece ilaç tedavisi uygulanıyordu. Buda bizi çok mutlu ediyordu. Ailemin ondan haberi vardı. Ama onu sadece benim ilgilendiğim bir hasta olarak görüyorlardı. Oysa biz sevgiliydik. Sözlendik. Yüzüklerimizi doktoru taktı. 2 yıl sonra ailem her şeyi öğrendi. Ondan ayrılmamı istediler. Çünkü o hastaydı. Bir hafta beni eve kapattılar. Artık mavişimin yanına gidemiyordum. Günün birinde evden kaçıp yanına gittim. Hastanede yoktu. Beni iki gün beklemiş ben gelmeyince de kendi isteğiyle hastaneden ayrılmış.

Bir ay boyunca eve kapandım. Kimseyle konuşmuyordum yemek bile yemiyordum. Bir arkadaşım mavişimi yolda görmüş oda benim ev adresimi almış. Bir gün mavişim ellerinde çiçeklerle evimizin önüne geldi. Annemi kandırıp bir hafta birlikte tatile çıktık. Artık onundum. Tüm kalbimle ve bedenimle...

Ailem ne yazık ki kararından vazgeçmiyor ve onu istemiyor. Şu an o yanımda yok. Ailem beni Antalya’ ya gönderdi. O da İstanbul’ da. Buraya gelmesi imkansız. Üçüncü senemizdeyiz ve 4 aydır ayrıyız. Haberini arkadaşlarımdan alıyorum. Yine hastaneye düşmesinden korkuyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Ama bildiğim tek şey var. Onu çok seviyorum...

 

Bir Bitişin Hikayesi

Tam tamına 17,5 yaşındaydım o gün. Bütün eğitim hayatımı adadığım ve sonunda başardığım üniversitemin bahçesinde onunla konuşup bir ilişkinin temellerini atmak üzereyken küçük bir çocuktum. Günü birlik ilişkilerde, geçici flörtlerden hoşlanmadığımı belirtecek kadarda büyük. Üniversite hayatinin başlangıcı bu muhteşem birlikteliğinde başlangıcı oldu. Günler büyük bir hızla geçiyor ve her gecen gün aşkımızda ayni hızla büyüyordu.

Önce toplumdan, sonra da okulumuzdan soyutladık kendimizi. Her anımızı baş başa geçirmekten, İstanbulun keşfedilmemiş yerlerin gezmekten büyük keyif alıyorduk. Onun dinine çok bağlı olması, benim bugüne kadar bilmediğim görmediğim şeyleri yapıyor olması hoşuma gidiyor, ben de her gün yeni şeyler öğreniyordum.

Bu aşk romanlarından fırlamış mutlu günler daha doğrusu seneler 4 yıl sürdü. Kesintisiz 4 yıl. Bu arada o benim aileme, bende onun ailesine girmiştik. Evleneceğimiz günler sayiliydi.

5. yılımıza girdiğimiz ilk günlerinde her şey alt üst oldu hayatımda. Senelerdir görmediğim bir arkadaşımı ziyarete gittim ve aşık oldum. Hayatımızda başka insanlar olmasına rağmen bu garip duygusal çekim bizi yakaladı, ama hemen kendimizi toparlayarak uzaklaştık. İşte yine ben eski bendim. Her şeyi çözmüş ilişkime sağlam bir şekilde dönmüştüm .- Döneme mimiydim yoksa Bir kaç ay sonra İnternet ve chat ortamını keşfettim. Seneler sonra ilk kez farklı erkeklerle konuşmak gerçekten ilginçti gelmişti. İleri gidip teflonlaşmaya ve hatta bir kaç kez görüşmeye bile vardırmıştım işi. Ama hep kendimi haklı çıkaracak sebepler aradım. Kötü bir şey yapıyordum, onu anlatmıyordum. Yada bana öyle geliyordu.

Başka bir adama aşık olmamla başlayan kavgaların, tartışmaların yerini şimdi chat kavgaları almaya başlamıştı. Bu seferde netten yüzünü bile görmediğim bir adama aşık olmam, olayın patlama noktası oldu. Çünkü artık sözlerin yerini tokatlar almıştı. Çıktığım tatiller, görüşmeme kararları, ilişkiyi kurtarma çabaları hiçbir işe yaramıyordu. Elimizde hiçbir şey kalma misti artık. Bizi bir arada tutan o güçlü bağ,aşk,sevgi,saygı,hoşgörü. Hepsi uçup gitmişti.şaşkındım. nasıl bu hala gelebilmişti her şey. Bitmeliydi. Bitecekti. Ve bitti. 5. yıldönümümüze 1 ay kala bitti büyük aşk masalı.

Biliyorum. Ben suçlu görünüyorum. Ama hala kendimi haklı çıkarmak için çok fazla sebep bulamıyorum. Pişman mıyım. Hayır. 23 yaşındayım artık ve elimde kalan hala bitmemiş bir okul. İlişkim bitti ama okul hala duruyor. Aşk mı bir daha asla...

Hoşçakal Sevgilim

Ben veda etmeyi pek beceremem. Duygularımı da pek açığa vuramam zaten, hele bu veda çok daha zor geliyor. Aslında hiç böyle bir son görüşmeye gerek yoktu. Ama insanın kanı durmuyor işte., ne varsa bu son anlarda.? Senden hatırlamanı bile istemiyorum., sadece temizliği ve saflığı yaşatalım bu aşkı kalbimizin bir kuytu köşesinde!... Ne güzel başlamıştı. İkimizde gençtik deli doluyduk, coşkunluğumuzun son safhasında kanımızın kaynadığı bir anda gördük birbirimizi, sevdalandık.

Geceler boyu uykusuz kaldık birbirimizi düşünmekten, en güzel heyecanları, en güzel bakışları yaşadık. Hemen aşkı yaşadık, zamanı durdurup utançları ve sitemleri yaşadık. Kavgaların en güzellerini de biz yaptık. Çünkü barışmakta ayrı bir zevk veriyordu bize.

Sevdik, sevildik, doruğuna vardık kutsal duyguların.Aşk yeminleri ettik tutamayacağımızı bile bile. Günlerce aylarca yalnız ikimiz varmış gibi yaşadık. Ne alaylı bakan gözlere, ne karşı çıkan büyüklere, ne de dost sözüne aldandık. Kendi ateşimizde yandık, en önemlisi bir birimizi anladık.

Romantik şarkıları serin aksam üstüleri yaşadık seninle. En güzel çiçekleri verdin bana. Rüyalarda bile hep ikimiz vardık. Gerçek aşkı tattık bunu sende biliyorsun.

Öyleyse hep aynı duygularla kalmalı değil mi? Biz birlikte olmasak da... güzel başlayan çok güzel yaşanan bu aşkı aynı temiz duygularla bitirmeliyiz. Şimdi de ayrılığın en güzelini en acısını yine biz yaşıyoruz...

Ne dersin bu da Allah’ın bir lütfü değil mi bize? Lütfen ağlama. Neden benimkilerle yarışıyor göz yaşların? Sen benim güçlü kocaman sevgilim değil misin? Güçlüsündür sen... seni hep böyle hatırlamak istiyorum, haydi sil gözyaşlarını. Hava da kararmak üzere, zaman bize hep acımasızdı zaten. Yine öyle çabuk olmamızı istiyor herhalde.

Sana bir şey söylemek istiyorum. Mavi gömleğin sana çok yakışıyor bir daha kız tavlamaya niyetlenirsen bu sözlerim aklında bulunsun. Bir de küçük bir istek arkana dönüp bakma tamam mı her şey burada bitsin, hoşça kal...

 

Canım Yanıyor

Canım yanıyor. Bilmiyorum bu daha farklı nasıl ifade edilir. 1969 doğumluyum. 1990 da 2 yıldır beraber yaşadığım sevgilimle evlendim. 1997 de bir kız çocuğu dünyaya getirdim. Bugün 30 Ekim 2005. 14 gün önce o sevgilinin eşyalarını ben topladım. Hiç elim titremedi, hiç ağlamadım. Çok garipti çok ama hep yanıyordu canım yanıyordu bunun farkındaydım tıpkı doğum yaparken olduğu gibi dişimi sıktım. Bu geçicek bu biticek sadece benim dayanmam gerekiyor hiç bağırmamıştım. Şimdi oturup bir sigara yaktığımda bir melodi duyduğumda hatırladığımın o an farkına vardığım bir sürü şey geliyor aklıma.
Off neler yaşandı nerde hata yapıldı yada nasıl farkına varılmadı o hatanın. Bu yaşadığım ne? BU can yanması bu batma ne zaman geçicek? Ben ediyle büdü olmak istemiştim. Kocam hem arkadaşım,hem sevgilim,hem kardeşim,hem anam hem babamdı. Yedi sene boyunca bir sürü şeyi beraber yaptığımız adam baba olduktan sonra birden bire daha fazla çalışma dürtüsü duydu. Artık bir sürü geceyi kızımla evde yalnız geçiriyordum. Ve bunu hiç anlamıyordum çünkü ben daha fazlasını istememiştim. Benim yanımda o sorumluluğupaylaşacak sevgiliye ihtiyacım vardı çünkü normal değildim. Hamilelikle başlayıp doğumdan sonra yaklaşık(kendi yaşadıklarıma göre ) 9-10 ay süren bir anormallik vardı vücudunuzda dengeler değişiyordu. Bunun farkındaydım çünkü tv kumandasıyla zap yaparken tv de notrdam ın kamburunun çizgi filminin karesini 10 sn gördüğümde ağlamaya başlayınca soluğu bir doktorda aldım. Bana endişelenmememi bunun çok normal olduğunu kadınların sanırım % 70 idi nin doğumdan sonra depresyona girdiklerini söyledi. BU iç rahatlatıcı bilgiyle muayenehanesinden çıktım demek ki çok sıradandı. Bir sürü insan bunu yaşıyordu ölmüyordu.
Ama lanet olası o düşünme dürtüsünün bir aç-kapa düğmesi yok. Off sevgili çok çalıştı para kazandı. Ben çok gece ağlayıp yapma aramıza duvar örüyorsun dedim abartıyorsun oldu. Sonra eve bir bilgisayar alındı yıl kaçtı anımsamıyorum ama bu pc alındığında en pahalı işlemci sanırım PIII idi ve celeron işlemcinin 366 dan daha hızlısı yoktu şimdi o pc ile yazıyorum. Sonra sanırım benim şikayetlerim azaldı çünkü sevgili ne yaptığımla ilgilendi bir ara, ahh, ben ne mi yapıyordum internette o arada, en çok microsoft comic chatte yazıyordum. Konuşuyordum diyemiyorum çünkü ben konuşurken insanları görmek isterim. Orada tanıyıp asla gerçek hayatta tanışmadığım ve halen ıcq dan sohbetimizi devam ettirdiğimiz iki tane dostum var. İkiside evli ikiside erkek. Biri bizim yaşlarımızda bir oğlu var diğeri 64-56 lık bir çift iki tane oğulları var.
Gülümsüyorum çünkü canım yanıyor çok fazla değil hep aynı insanlarla konuştum telefon numaramı adımı bana ulaşabilecekleri herhangi bilgiyi vermedim nette yaptığımız sohbeti yüz yüze de yapabilrdik (SANIRIM TUTUCU BİR İNSANIM). Hala sanal seks nedir bilmem, insanlar bundan ne zevk alır hiç anlamam.
Sonra bir akşam sevgili oturdu o pc nin başına. Bir hatunla yarım saattlik bir sohbetin sonunda karşılıklı telefon numaraları verildi ve hatun bunu aradı, konuşuldu ertesi gün için buluşma planları yapıldı. İçine düştüğüm hayreti ifade edecek kelime bulamıyorum. Bana göre o kadar mantıksız okadar anlamsızdı ki. Güldüm evet güldüm çünkü hem çok garip hem çok aptalca hemde komikti. Ertesi gün planladıkları saat yaklaştıkça sevgili gerilmeye başladı, o kadar belliydi ki.
Onu tanıyordum, yüzünden geçen ifadelerin ne anlattığını biliyordum. Hiç bir şey söylemedim. Duş aldı giyindi, gidicekmisin diye sordum, bilmiyorum dedi. Güzel bir pazar günüydü, evede yemek yok hanımeline mantı yemeye gidelim dedim, tamam dedi üçümüz çıktık. Garson servis açtı ve sipariş almak için geldi. Sevgili sipariş vermedi. Yer ayaklarımın altında kaydı. Bu bir kamera şakası olmalıydı. Saatine baktı. Ağlamak ve gülmek aynı anda geçti içimden. Eğer gideceksen ve geç kalmak istemiyorsan şimdi çıkman gerek dedim. Haklısın dedi ve kalktı GİTTİ GİTTİ...
Orda ben ve kızım mantımızı yiyip kalktık. Yürüyerek eve dönerken içimden gelen gülme dürtüsünü çok zor bastırıyordum. Sanki poker oynuyorduk ve o blöf yapıyordu evin önüne geldiğimde araba otoparkta o da evde olacaktı. Eve geldik yoktu 15 dk sonra cebim çaldı sevgili buluşacağı hatunun tel nosunu pc nin yanndaki not defterine yazmış ve yanına almamış acaba ona verebilirmiymişim. Verdim ve telefonumu kapattım. Kızımı uyuttum beraber içeriz diye aldığım kavaklıdere-kımızı açtım ve içtim içtim ağladım ağladım ağladım gece 2-3 falan eve geldi, kavga ettim ağladım ve hep neden neden neden dedim. Ertesi sabah balkona kahvaltı sofrasını hazırlarken bir kez daha yer kaydı ayaklarımın altından. İki aydır sen yıkat, hayır sen yıkat diye konuştuğumuz leş gibi araba o dar vakitte yıkatılmış ve pırıl pırıldı.
Konuşarak çözmeye çalıştım imkansızdı. Çok kırıldım ve sanırım asla tamir olmadı. Bu olay bir şekilde kapandı ama sevgili cep telefonunu babasına hediye etmek zorunda kaldı. Aramıyorum dedi aradığı ayrıntılı tel faturalarında ortaya çıktı. Bir gün evden aradı benimle konuşmak istedi ben ne kadar anlayışsız bir kadınmışım onlar sadece arkadaşmış bir kadınla bir erkeğin arkadaş olmasında ne varmış.
Verdiğim yanıtları veya diyologları burda yazmıyorum çünkü bu yazı çok uzar. Ama şu kadarını söyleyeyim bunu ben yapmış olsaydım gece eve de dönmezdim ve büyük bir ihtimallede buluştuğum adamın yanında kalırdım. Çok kırıldım, çok üzüldüm, çok hazımsızlık çektim, çok kızdım. Dedim ki bana bunları yaşatma ben haketmedim. Eğer benden sıkıldıysan, bir şeyleri kaçırıyorum diye düşünüyorsan git bacaklarına yapışmıyorum, beni bırakma demiyorum ama bunları yaşatma sanırım hiç anlamadı. Hatta hayret bile ettiğini farkettim bu kadın neden ve nasıl kendine bu kadar güveniyor diye.
3 yıl geçti bunun üzerinden ve bir sürü şey yaşandı. Ama hiç iyiye gitmedi. Çok komik ama bu ara etrafımızda ayrılan çiftler çoğaldı. En sonunda arkadaşlarımızdan biri daha ayrılırken sevgili de olmuyor böyle birbirimizi daha fazla boğmayalım bir süre ayrı yaşayalım dedi. Olur dedim, yalnız bunu anlaman neden bu kadar uzun sürdü onu anlamadım, ben 3 sene önce sana bunu söylemiştim zaten.
Çok kırıldım. Bana saygı duymuyorsun bana güvenmiyorsun dedi. Acaba o bana saygı duyuyormuydu. Ama sağ kolu kadar güveniyordu çünkü fikri ile zikri aynı olan bir insandım biliyordu ben elde var birdim sanırım. Çok anlamsız belki ama tüm bunlar yaşanırken her şeye cevap bulan sevgili oooo hatunun nerde yaşadığını nerde çalıştığını ve onunla benim haberimin olmadığını sandığı zamanlardada çok uzun telefon konuşmaları yaptığını bildiğimi anlayınca cümle kuramadı bir süre.
Sonra dediki benim hayatımda kimse yok o kadınlada görüşmüyorum. DOĞRUYDU. Söylediği doğruydu % 90 doğruydu. Ama bu hjiç bir şeyi değiştirmiyordu. Gittikten sonra görüştüğümüzde(haftada iki kez görüşüyoruz çünkü kızımız var) bak bakalım beni özleyecemisin dedi ben de sende bak bakalım özleyecekmisin dedim.
Canım yanıyor. Özleyeceğim evet özleyeceğim bunu biliyorum bilmediğim şey bunu ona söyleyecekmiyim. Yaşayacağım ve göreceğim...


                     KANLI DENİZ

Eski zamanlarda civarın kralının kızı ile bir balıkçı birbirlerine aşık olmuş. Ancak, kral kızı balıkçıya varamaz…Hal böyle olunca, kız ile delikanlı gizli gizli buluşuyorlar tabii…Kral baba bunu zaman içerisinde öğreniyor ve bir gece takip ettiriyor kızını… Diyorlar ki; balıkçı denizden geliyor, kız kumsalda onu bekliyor, bulunduğu yeri ışıkla işaret ediyor delikanlıya…Ve kral kızı ile delikanlı, gün ağarana kadar aşk oyunları yapıyorlar birbirlerine… Kral bir gece askerlerine kızını yakalamalarını ve kumsalda ışıkla balıkçıya işaret göndermelerini buyuruyor.Delikanlı ışığı görünce atlıyor kayığına ve kürek çekiyor bir
manga askerin üzerine doğru…Kız askerlerin elinden kurtuluyor ve koşmaya başlıyor sevdiğini kurtarabilmek için ama koyun taaa öbür ucuna yetişmesi
imkansız…Ama sevda bu; kural falan dinlemez, atıyor kendini sulara…
İste o anda bir mucize gerçekleşiyor!Kızın adim attığı her yer kumsala dönüşürken pesinden koşan askerler bastıkça denize gömülüyor onca ağırlıkla…Kız kayığa kadar koşabiliyor…Ancak bir okçu tam o anda delikanlıyı hedefleyip salıyor okunu…Heyhat! Kız ile delikanlı birbirlerine sarılmışlardır bile ve ok gelip kızla buluşuyor…Derler ki; o kumlar, kızın kani denize karısınca kırmızıya boyanmış…Delikanlı ise aldığı gibi gidiyor kızı, sonrasını ne gören var ne duyan!…

 


 

 

 

 

 

 

Bugün 3 ziyaretçi (161 klik) kişi burdaydı!

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol